this site the web

18 Ağustos 2011 Perşembe

Aşk Ve Kan

GİRİŞ
Ben Rachel. Annemle Ohio'nun kavurucu sıcaklarından bunalmış ve Ohio'ya bir tatil yapmayı düşünmüştük. Bu fikri babama danıştık ve oda sıcakkanlılıkla yaklaştı
Birkaç gün sonra hazırlıklara başladık ve Volvo'muza atlayıp yola çıktık.
Ben ve köpeğim arka koltukta oturuyorduk. Annem ve babam önde. Her şey harika görünüyordu 1 haftalığına da olsa buralardan ayrılıyorduk. Başımı pencereye yasladım ve üstten üfleyen rüzgârın soğukluğuyla Ohio'dan ayrılışımı izledim. Arabanın hızıyla yandaki gür yeşil ağaların ve çiçeklerin renkleri birbirine karışıyordu kendimi güzel hayallere teslim etmiştim.

D E V A M I İÇİN BAŞLIĞA TIKLA !


Tam hayallere dalmışken sanırım iyi bir yol uykusuna dalmanın zamanı gelmişti. Yavaş yavaş kapanan göz kapaklarım isteksizce açılmak zorunda kalmıştı.
Büyük ve gürültülü bir sesle gözlerimi fal taşı gibi açtım.
Tek görebildiğim yüzünden kanlar akan anne ve babamdı.
Hayallerimdeki tatil bir anda siyaha boyanmıştı
Gözümden bir damla gözyaşı süzüldü. Şaşkınlıktan ölebilirdim. Duyabildiğim son ses ambulansın sireniydi ardından gözlerimi karanlığa kapattım.
Artık her gün hayallerimin lisesi olan St. Stark High School'a gidiyordum. Pek arkadaşım yoktu. Herkes yapmacık ve havalıydı. Ama onlar gibi olmayan bir arkadaşım vardı. Pearl. Pearl ile okula geldiğimden 1-2 hafta sonra tanışmıştık. Her öğrenci gibi onunla geziyordum, dersler hakkında sohbet ediyordum, dertleşiyordum. Kısacası birkaç hafta içinde benim kardeşim gibi olmuştu.
Nerede kalacağımı henüz bilmediğim ve miras olayından habersiz olduğum için arkadaşım Pearl'de kalıyordum.
Artık her şey çok monotondu. Okula git, ders çalış, okula git, uyu.
Hayatım bunlardan ibaretti.
Bugün de Pearl ile okuldan dönmüş onların yemyeşil bahçelerinde oturup portakal suyu içiyorduk ve sohbet ediyorduk.
Pearl'e annemden ve babamdan bahsediyordum.
-Gerçekten tatile gelirken kazamı geçirdiniz yani? Dedi şaşkınlıkla.
-Şey… Evet. Ben bir kaç hafif yara ile kurtuldum ancak annem ve babam... Derken gözlerim doldu ve sustum.
Sonra Pearl kolumu okşadı ve:
-Üzgünüm. Bunlardan hiç bahsetmemem gerekiyordu dedi.
-Önemi yok. Olan ve biten bir şey. Üzülme.
O sırada telefonum çaldı. Numarayı tanımıyordum ama önemli bir şey olabileceği için açtım.
- Merhaba. Rachel Hudgens siz’misiniz?
-Evet. Benim. Siz kimsiniz?
-Ben Bay Franklin. Size ailenizin bıraktığı mirastan bahsedecektim. Müsait misiniz Bayan Hudgens?
-E-evet tabiki.
- O zaman hemen başlayalım. Eğer vaktiniz olursa yarın öğle saatlerinde benimle buluşabilir misiniz?
-Nerede?
-Ben evinize gelebilirim.
- Ben arkadaşım ile kalıyorum. Ona sormam gerek bayım.
Sonra Pearl'e bay Franklin'in gelip gelemeyeceğini sordum ve oda bir sorun olmayacağını söyledi.
- Bay Franklin. Yarın müsaitiz. Gelebilirsiniz.
-Peki. Evin adresini alabilir miyim?
-Tabiki.
Evin adresini anlattım ve;
-Yarın sizi bekliyor olacağım. Diyip telefonu kapattım
Buda neyin nesiydi böyle hiç anlayamamıştım...
Soru soran bakışlarla bana bakan Pearl’e açıklama yaptım.
O da şaşırmış gibi görünüyordu. Sonuçtu daha bu kasabaya geleli sadece bir ay olmuştu benden kim ne isterdiki? Burasıyla ilgili bildiğim tek şey bir zamanlar büyükannemin burada yaşadığıydı gerisi sadece bir kasaba işte.
Bu düşüncelerden sıyrılmak zorunda kaldım çünkü Pearl kolumdan beni çekip uçurarak oturma odasına çekti.
Pearl mavi gözlerini açarak akşam haberlerini izliyordu. Haber vampirlerle ilgiliydi.
-Aman tanrım Rachel şuna bak!
Haberde vampirlerin aramızda dolaştığını söylüyordu ne haber ama... Bu kanıya cesedi bulunan bir kız sayesinde varılmıştı cesedin üstünde farklı yerlerde diş izleri bulunmuş ve ölen kızın kanı tamamen emilmişti.
-İnanamıyorum dedi Pearl.
Bense şaşkınlığımdan küçük dilimi yutmuştum.
-Bu o-olamaz. Ne yani bizimle mi yaşıyorlar? İğrenç yaratıklar. Dedim sonunda biraz kendime gelerek.
-Kahretsin ya Kevın'da onlardan biri ise? Diye sordu endişe ileç
Kevın pearl'un sevdiği çocuktu.
-Heey. Bu kadar da saçmalama. Kevın'ın sivri dişleri ve parlayan gözleri yok. Dedim onu sakinleştirmeye çalışarak.
-Sen onun dişlerini nasıl gördün?
-Oh. Pearl. Gülerken gördüm. Başka ne olabilirdi ki?
-Bilmiyorum. Çok endişeliyim. Ya bizim de kanımızı o kız gibi...
-Şişşt. Öyle bir şey olmayacak. Birbirimizi koruyacağız canım arkadaşım. İkimizede hiçbir şey olmayacak. Endişelenme.
Sanırım Pearl'ün hayal gücü çok gelişmişti. Bu güzeldi ben hayattan endişeliydim arkadaşımın evinde kalıyordum, annem ve babam yoktu ama o vampirlerden korkuyordu.
Keşke bende onlardan korkacak kadar rahat olabilseydim. Benim korkacak daha da önemli nedenlerim vardı mesela evsiz kalmak gibi.
Bayan Melony -yani Pearl'ün annesi- bizi yemeğe çağırdı. Kendisi çok tatlı bir kadındı hem Pearl'e hem de bana annelik ediyordu. Pearl'ün annesi ve babası ayrıydı. Babası onu ve annesini 3 yaşındayken bırakmış ve başka bir kadınla kasabadan ayrılmıştı.
Yemek masasına oturduk. Yemek spagetti makarna ve biftekti. Ben Bay Franklin'i düşünmekten yemek yiyemedim. Benden ne istiyordu ki?
Ben bunları düşünürken Pearl'ün haberi hararetle annesine anlattığını annesinin Pearl'e
-tatlım korkacak bir şey yok yanında ben varken kimse sana bir şey yapamaz dediğini ve kahkaha attığını duyuyordum.
Pearl'un annesi ile sohbet edip yemek yedikten sonra eve gittik. Aslında Pearl ile benim odam ayrıydı ama Pearl vampir korkusundan dolayı benimle beraber uyumuştu.
Bugün cumartesiydi ve okul yoktu. Aslında okulu çok severdim ama derslerin verdiği yorgunluk için tatiller hoştu.

1 yorum:

  1. aşk ve kan bir kitap,diziden mi yoksa siz kendiniz mi yazdınız

    YanıtlaSil

 

W3C Validations

Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Morbi dapibus dolor sit amet metus suscipit iaculis. Quisque at nulla eu elit adipiscing tempor.

Usage Policies