this site the web

19 Ağustos 2011 Cuma

Aşk Ve Kan


Sabah Pearl'den önce kalktım ve kahvaltı hazırlayıp Pearl'u kaldırdım.
Pearl çığlık atarak uyandı.
-Hey. Sorunun ne Pearl?
-Ben... Seni bir vampir sandım. Dedi ve gözlerime baktı
-Doğru sanmışsın dedim ve ellerimi bir şey tutacak gibi yapıp dişlerimi ortaya çıkardım ve Pearl'ü korkuttum.
-Eğer aşağı inmezsen kanını emerim küçük çocuk.
- İnmeyi tercih ederim dedi ve gülüp beraber aşağı indik.
Kahvaltıda pek bir şey konuşmadık. Sürekli Pearl vampirlerden bahsetti.

D E V A M I İÇİN BAŞLIĞA TIKLA !

Ben her söylediği şeye kafamı salladım ve şu sıkıcı konuşmalar bittikten sonra masayı toparlayıp üzerime bir kot pantolon ve beyaz bir tişört geçirip Bay Franklin'i beklemeye başladım.
Kapıya çok pahallı olduğu belli olan bir araba yaklaştı.
Ve içinden hafif kızıla kaçan saçları olan bir adam indi. Komik bir yüzü ve büyük bir burnu vardı.
Bahçenin içine girdi ve bana "Siz Bayan Hudgens olmalısınız? "
"evet, benim." dedim bu Bay Franklin'di.
Buyurun diyerek arabasını işaret etti.
"Sizi benim ofisime götüreceğim."
"Pekâlâ, ama öğrenmek istiyorum. Benimle görüşmenizin sebebi nedir?"
"Bir miras olayı. Ben ölen büyükannenizin avukatıyım"
Şimdi parçalar yerine oturmaya başlamıştı.
İçeriyle süper hızla gidip ceketim alıp dışarı çıktım.
"Pekâlâ, gidebiliriz Bay Franklin."
Arabaya bindim sıkıcı bir yolculuk beni bekliyordu.
Arabada onun yanına oturdum. Bana bazı sorular sormaya başladı.
-Yanlış anlama lütfen. Kaç yaşındasın?
-16 yaşındayım Bay Franklin
-Hm. Liselisin yani?
-Evet. St. Stark High School'da okuyorum.
-Güzel... Dedi ve sustu.
Bu sıkıcı yolculuğun ardından büyük bir ofise geldik ve beyaz bir odaya girdik.
-Evet. Sizi dinliyorum dedim oturarak.
-İlk önce sana büyükannenden kalan şeyleri söyleyeceğim
-Dinliyorum.
-Sana bir ev ve onun çok sevdiği köpeği Buffy kaldı.
-Ah… Buffy’i hiç unutmam. Yaşlı köpek. Dedim ve gülümsedim
-Ev bu kasabanın biraz dışında bir yerlerde ama iyi ve güzel bir ev. Köpeği sana kendim vereceğim.
Büyükannen çok iyi bir insandı ve senin hep çok başarılı olduğunu düşünürdü.
-Siz nerden biliyorsunuz?
-Ben onun hem avukatı hem de arkadaşıydım. Büyükannenin ve diğer tüm ailenin öldüğü için üzgünüm. Ama sakın pes etme.
-Etmeyeceğim. Şuan ailem yaşıyor olsaydı onlar da beni güçlü görmek isterdi. Dedim ve iç çektim
-Sana şuan anlatacağım başka pek bir şey yok. Ama eğer...
Dedi ve elimi avucuna aldı-
-Eğer yardıma ihtiyacın olursa bana haber ver Rachel. Beni bir abin gibi gör tatlım. Tamam mı?
-Peki.
Sonra masasının yanından beyaz bir köpek çıkarttı ve bir anahtar verdi.
-İkisi de senindir. Dedi ve küçük bir gülümseme fırlattı.
Ben de gülümsedim ve ayağa kalkıp Bay Franklin'in elini sıktım.
-Her şey için teşekkür ederim Bay Franklin. Çok iyisiniz.
-Önemi yok. Dedi.
Kapıya yöneldim ve Bay Franklin konuştu;
-Buffy'e iyi bak.
-Söz. Dedim ve çıktım.
Buffy hemen yüzümü yalamaya başlamıştı. Çok sevimli bir köpekti. Kucağımda Buffy elimde anahtar dışarı çıkarken Bay Franklin elime bir kâğıt sıkıştırdı.
"evin adresi" dedi…
Pekâlâ, hayatım yeniden altüst olmuştu.
Bambaşka bir yere gitmek zorundaydım yapayalnız ve durumunun nasıl olduğunu bilmediğim lanet bir eve.
Dışarı çıktım. Pearl'lerin evine gidip ona bu durumu açıklamalıydım sonra tüm eşyalarımı toplamalı ve bir taksiye binip bu eve gitmeliydim.
Pearl'lerin evine yürüyerek gitmek tüm enerjimi tüketmiştim. Evlerine gidince kendimi direk bir koltuğun üstüne attım.
Pearl nefes almamı bekledikten sonra;
"Evet, açıklama bekliyorum dedi ve güldü.’’
"Hoşça kal demeye geldim.’’
Ne? Dedi Pearl.
-Bana bir ev miras olarak kalmış ve ben orada yaşayacağım.
-Gitmesen?
-O ev benim için büyük bir önem taşıyor. Gitmeyi açıkçası bende pek istemiyorum ama böyle olmak zorunda.
-Ben sensiz yaşayamam...
-Her gün geleceğim. Okulda da görüşeceğiz. Hiç ayrılmayacağız arkadaşım. Lütfen. Bana hak ver.
-Her gün geleceğine söz ver dedi beklenti ile.
-Söz veriyorum diyip gülümsedim ve ona sarıldım. Ondan ayrılmak istemiyordum ama orası büyükannemin eviydi. Gerçekten önemliydi.
Sonunda Pearl'ün ''söz ver'' rinden kurtuldum ve Paerl'den ayrılıp eve doğru yola çıktım.
Biraz yürüdükten sonra sonunda bir taksi bulabildim ve hemen atladım.
Taksiyi süren adama adresi uzattım. yüzüme uzunca baktıktan sonra;
"Buraya gitmek istediğinizden emin misiniz ?"
"A-anlayamadım evet."
"Pekala" dedi ve arabayı sürmeye başladı. yarım saat süren yolculuktan sonra ödememi yaptıktan sonra arabadan indim.
Gözlerime inanamadım. Ev bumuydu? buna ev demek için deli olmak gerekti.
Bu tam anlamıyla yıkık bir şatoydu.
Siyah tuğlalarla yapılmış ev ya da malikane korkutucu bir görüntüye sahipti.
etrafı demir işlemeli parmaklıklarla kaplı olan evin pencerelerinde sadece bir kaçı sağlamdı. Bay Franklin'in gözlerinde sorun olduğu kanaatine vardıktan sonra söylenerek demir kapıyı itip içeri girdim. bahçe budanmamış biçimsiz ağaçlarla doluydu.
Evin kapısına doğru giden mermer basamakları çıktıktan sonra anahtarla kapıyı açtım.
İçerisi akşamüstünün kızıl ışığıyla aydınlanıyordu bu da karanlık gibi bir şey demekti.
Eşyaları yere attıktan sonra evin içinde ilerlemeye başladım fakat pat diye savrulan kapı arkama dönmeme neden oldu.
Aman Tanrım! Çok korkmuştum. Birkaç derin nefes aldıktan sonra yeniden eski konumuma döndüm.
Gözlerim bana oyun mu oynuyordu yoksa önümde bir adam mı vardı.
Kollarımı tutunca gerçek olduğunu çok net anladım.
"Sanırım akşam yemeğim ayağıma gelmiş."

2 yorum:

  1. Owwss. Dehşet. Sannırım bu hikaye tam benlikk :D

    YanıtlaSil
  2. :D Devamııını istiyoruum süpermiiş

    YanıtlaSil

 

W3C Validations

Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Morbi dapibus dolor sit amet metus suscipit iaculis. Quisque at nulla eu elit adipiscing tempor.

Usage Policies